Her dinleyende mutlaka bir yer edinecek şarkılarıyla müziğimize ayrı bir zenginlik katan ilk sivil paşamızdan bahsedeceğim bu yazımda.

6 Aralık 1931 yılında Bursa’da doğdu. İlkokul ve ortaokulu Bursa’da okuyan Zeki Müren eğitim hayatına Boğaziçi Lisesi ile devam etti ve Boğaziçi Lisesini birincilik ile tamamladı. Henüz lisedeyken bile yeteneği öğretmenler tarafından fark edilmişti. 1950 yılında henüz bir üniversite öğrencisiyken TRT İstanbul Radyosunun açtığı ve 186 adayın katıldığı solist sınavında birinciliği elde etti. 1951 yılında çıkarttığı Muhabbet Kuşu adlı plağı ile tüm Anadolu tarafından tanınmış oldu. Kulaklarımızın pasını silen bu parçayı sizin için buraya bırakıyorum.
Paşanın başarılarının ardı arkası kesilmiyordu. Başarılı plağından sonra radyolarda düzenli olarak yayınlanmaya başladı. Ardından konserlere çıktı. Özgün kişiliği ile sahneye birçok yenilik getirdi. Bunlardan bazıları saz heyetine tek tip kıyafet giydirmek ve T podyum kullanmaktır.


Maksim Gazinosunda Behiye Aksoy ile dönüşümlü olarak 11 yıl sahne aldı. 1976’da Londra’daki Royal Albert Hall’da konser vererek bu mekânda sahne alan ilk Türk sanatçı oldu. Tabiî ki başarıları bununla sınırlı kalmadı. 1955’te “Manolyam” adlı şarkısıyla Türkiye’de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü’nü kazandı. 1991 yılında ise Klasik Türk Müziğine verdiği katkılardan ötürü Devlet Sanatçısı seçildi.


Şarkıcılık dışında da birçok alanda kendini gösteren Zeki Müren üniversite eğitimini aldığı desencilik alanında kendini belli etti. Ve hatta sahne kıyafetlerini kendi tasarladı. Birçok tasarımı ise sergilere çıktı.

1965 yılında 100’e yakın şiirinin yer aldığı Bıldırcın Yağmuru adlı şiir kitabını çıkardı. Bir şiirini de burada paylaşalım.

Gözümden Öpme
“gözümden öpme,
ayrılıktır” derdin.
öpmedim
ayrılmadık mı?
uğursuz diye firuze yüzüğünü denize attın;
mavi taş deniz kızında kolye,
sen beni sattın.
yeni ay görünce yüzüne bakardım;
göz bebeklerimde sen vardın.
leyleği havada görmek için seninle
yeryüzünü unuturdum.
hasret kurşunu ile dün

dört karga vurdum…
güvey duvağı görmezmiş düğünden evvel,
şimdi ellerin bile bana el.
evliya bahçesinde nar ağacı;
dalına gönlümden çile bağladı,
eski nemli dualarıma ağladım.
helva dağıttım öksüzlere kandillerde.
sen ordasın ben yaban illerde.
“gözümden öpme, ayrılıktır” derdin.
öpmedim.
ayrılmadık mı?
1950’lerin Türkiye’sinde alışılmadık sahne kıyafetleri, yaptığı makyaj ve değişik saç modelleri ile sınırları aşan Zeki Müren ilgiyi hep canlı tuttu. Farklı insanların her daim dışlandığı dünyamızda zaman zaman adının kadınlar ile birlikte anılmasına rağmen eşsiz kişiliği ile halk tarafından ‘Paşa’ olarak adlandırıldı.
Bu durum ilk olarak 1969’da Aspendos konserinde ortaya çıktı. Ağdalı Türkçesi’nden ötürü Antalya halkı tarafından kullanıldı. Zeki Müren de bu durumdan memnun olduğunu belirtmiştir.
Zeki Müren kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı nedeniyle hayatının özellikle son 6 yılında sahne hayatından uzak yaşadı. Bodrum’daki evinde inzivaya çekildi.24 Eylül 1996 günü TRT İzmir Televizyonunda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu. Cenazesi büyük bir kalabalığının katıldığı büyük bir törenle kaldırıldı. Mezarı, doğum yeri olan Bursa’da Emirsultan Mezarlığında bulunmaktadır.

Vasiyetinde tüm mal varlığını Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfına bıraktı. TEV ve Mehmetçik Vakfı, 2002 yılında Bursa’da Zeki Müren Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi’ni yaptırdı.

TEV Bursa Şube Başkanı Mehmet Çalışkan 24 Eylül 2016 tarihinde yaptığı bir açıklamada vakfın Zeki Müren Burs Fonundan 20 yılda 2.631 öğrencinin yararlandığını belirtti.
Ölümünün ardından sanatçının Bodrum’da son yıllarını yaşadığı evi Kültür Bakanlığıyla yapılan protokol ile Zeki Müren Sanat Müzesi’ne dönüştürüldü ve 8 Haziran 2000 tarihinde ziyarete açıldı.

Sanat Güneşimizin hayatından kısaca bahsettik. Bitişi eşsiz ezgileri ile yapıyor , sizin için buraya bırakıyorum.