Geçirdiğimiz sıkıcı günlerde ihtiyacımız olan mutluluk kaynağını çoğu zaman filmlerde aradık. Bu yüzden biz de sizler için birbirinden özel birkaç film seçtik. Merak etmeyin hepsi klasik aşk filmi hikayesi değil.
Big Fish (2003), Tim Burton
Big Fish; sizi Tim Burton’ın masalcı dünyası ile adeta baş başa bırakan başarılı bir film. Ne kadar kesin bir açıklaması olmasa da biz filmdeki “big fish”in Tim Burton olduğunun kanattindeyiz.

Konusu
William Bloom, babası Edward Bloom’un kanser olduğunu öğrenir ve babasının yanına memleketine döner. William’ın babasıyla çok iyi bir ilişkisi yoktur. Hatta hayatının çoğu zamanında babası onun yanında olmamıştır. Aynı zamanda Edward Bloom, sürekli etrafındakilere fantastik hikayeler anlatan popüler bir kişiliktir. William ise babasının hikayelerinin gerçekliğinin peşine düşecek ve bazı sorulara yanıt bulacaktır.
Midnight in Paris (2011), Woody Allen
Woody Allen imzalı 2011 yapımı film, zaman yolculuğu ile bizleri edebiyatın ve sanatın en parlak dönemlerine götürüyor. F. Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, Salvador Dalí, Pablo Picasso gibi büyük isimlerle bize bu zamanı geçmişte yaşatan film; yüzümüzde huzur dolu bir gülümseme bırakıyor.

Konusu
Yakın süreçte evlenecek olan nişanlı çift Gil ve Inez, kısa bir tatil için Pari’e gelirler. Başta her şey normal ilerler. Fakat bir yazar adayı olan Gil, şehri keşfetmek için Paris’in sokaklarında dolanırken Paris’in büyüsüne maruz kalacaktır. Gece yarısından sonra zamanda yolculuk yapan Gil, edebiyatı Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway gibi büyük üstatlarla keşfedecek ve hayatın ona getirdiklerine inanamayarak yola bam başka bir şekilde devam edecektir.
Stealing Beauty (1996), Bernardo Bertolucci
Last Tango in Paris, The Dreamers gibi başarılı filmlerin yapımcısı gerçek bir sanat yönetmeni olan Bernardo Bertolucci’nin imzasını taşıyan film, hayal gücünüzün sınırlarını genişletirken yaratıcılığınızı arttırıyor.

Konusu
Lucy Harmon, annesinin intiharının ardından, yakın bir aile dostları tarafından Toskana’daki villalarına davet edilir. Tatil için bir süre Toskana’da bulunan Lucy, annesinin bohem arkadaşları tarafından bir sanat objesi haline gelir. Ve o insanlar için önemli bir ilham kaynağı olur. Aynı zamanda Toskana’nın yerlilerinden Niccolo, dört yıl önce Lucy’ye ilk öpücüğün heyacanını tattıran kişidir. Zaman içerisinde iki genç tekrardan yakınlaşır ve aralarında doğal bir etkileşim meydana gelir.
The Crow (1994), Alex Proyas
The Crow, diğer filmlerden biraz farklı. Mutlu filmler kategorisine girmeyi neden hak ettiği konusuna gelecek olursak, onu ancak filmi izlediğiniz zaman içinize dolan huzur ile anlayabilirsiniz. The Crow, ne kadar karanlık ve kanlı bir film olsa da hikayesinin gerçeklikle olan bağı sizi derinden etkileyecek.

Konusu
Müzisyen Eric Draven ve nişanlısı Shelly, düğünlerinden bir gün önce Top Dollar adında bir katilin başı olduğu çetenin üyeleri tarafından acımasızca öldürülür. Aradan geçen bir yıl sonra Eric Draven, mezarını ziyaret eden bir karga sayesinde intikam almak için tekrar dönecektir. Bruce Lee’nin çekimin son günlerinde kaza esri vurularak öldürülmesi ise sinemanın en trajedik olaylarından biridir. Aynı zamanda Bruce Lee, canlandırdığı Eric Draven karakteri ile aynı kaderi paylaşır ve düğününden önce ölür.
Conte d été (1996), Eric Rohmer
Fransız Yeni Dalga Sineması’nın önemli temsilcilerinden olan Eric Rohmer’in “Dört Mevsim Hikâyeleri”nin yaz bölümünü işleyen Conte d’été (Bir Yaz Hikâyesi), içimizi ısıtacak sakin bir yaz hikayesi.

Konusu
Gaspard, matematik bölümünden mezun olmuş genç bir müzisyendir. İş hayatına atılmadan önce ise arkadaşının evinde yazını geçirmek ve müzik yapmak için sakin bir deniz kenarına gelir. Burada başta aşkı aramak için geldiğini düşünürüz. Günlerce inanmadığı ilişkisindeki sevgilisi Lena’nın gelmesini bekler. O sırada Margot adında bir geç kız ile güzel bir dostluğu olacaktır. Aynı zamanda Solène adında bir kızla daha kısa süreli heyecanlı bir ilikisi olur. Üç kıza da aynı sözleri veren Gaspard, bir süre sonra çıkmazlara düşecektir. Ama yine de en son hayatını adadığı şeye; müziğe adanmış bir hayatı tercih edecektir.
Sing Street (2016), John Carney
Beging Again ve Once gibi başarılı filmlerin yaratıcısı John Carney’in eseri olan Sing Street; gençlik ruhunun heyecanını en doğal haliyle anlatabilen bir eser.

Konusu
Ailesi ile birlikte Dublin’de yaşayan Conor, her ergen gibi problemleri olan bir çocuktur. Yeni okuluna alışamaz, okulda gördüğü zorbalık onu hayli kötü etkiler, bunun ile birlikte ailesi ile de yaşadığı sorunlar vardır. Conor, bir gün okul yakınlarında gördüğü Raphina adında bir kızdan hoşlanır. Raphina, başta Conor ile ilgilenmez. Kahramanımız ise Raphina‘nın ilgisini çekmek için bir müzik grubu kurar. Müzik grubu başta zorluklarla karşılaşsa da zaman içinde başarılı işlere imza atacaktır.
New York, I Love You (2008)
Film, aralarında Fatih Akın’ın da bulunduğu 12 farklı yönetmen ve 12 farklı hikayeden oluşuyor. New York’un ne kadar önemli bir kozmopolitan şehir olduğunu anlatan film, hikayelerinin doğallığı ile izlenmeye değer.

Konusu
Hikâyelerden birkaçının konusu şöyle; Joshua Marston, yaşlı bir çiftin aşkını ve muhabbetlerini anlatıyor. Fatih Akın, yaşlı bir ressamın (Uğur Yücel), genç bir kızla kesişen hayatlarını anlatıyor. Brett Ratner, tekerlekli sandalyeli bir kızın hikâyesini anlatıyor. Yvan Attal, sigarasını yaktığı kadına hiç usanmadan asılan adamın hikâyesini anlatıyor. Shekhar Kapur, otele gelen ünlü yaşlı kadın şarkıcının sakat otel çalışanı ile olan muhabbetini anlatıyor.