”Ben de gittim bir geyiğin avına
Geyik aldı gitti beni kendi dağına
Töbeler töbesi geyik avına
Siz gidin kardaşlarım kaldım kayalarda
Aman aman”

Yaşar Kemal okuyanlar bilir ki geyik avı seveni için kurtulamayacağı kadar ciddi bir bağımlılıktır. ”Üç Anadolu Efsanesi”nde yazmıştır büyük usta bu da bizden sizlere küçük bir kitap tavsiyesi olsun. Neyse konumuza dönelim bugün sizlere anlatacağımız Alageyik türküsünün hikayesidir.

Türküler ; halkımızın acısını , sevincini , hüznünü , mutluluğunu kısacası yüreğinden geçen her duyguyu namelere döküşüdür. Yürek yakan yaşanmışlıklara yakılan türkülerden biridir Alageyik. Halil’in geyik avı tutkusunu barındırmaktadır. O zamanlar geyik öldürmenin uğursuzluk getirileceğine inanılır. Halil’in anası da çok sevdiği nişanlısı da Halil’in ava gitmemesini ister. Halil anasının yalvarmalarına kulak asmadan yine bir gün ava gider ve bir geyik yavrusunu vurur. Zavallı yavru anasının gözleri önünde yere serilir . Halil yavruyu alıp eve getirir. Bunu gören anası Halil’ çok kızar. Ama olan olmuştur. Halil bunun üzerine avı bırakır. Tahta işlemeciliği ile uğraşmaya başlar ama duyduğu geyik sesleri onu içten içe delirtmektedir. Düğün günü eşinin yanına gideceği zaman bir geyik sesi duyar. Daha fazla dayanamaz ve eşini bırakıp dağa çıkar. Onu adeta çağıran geyiği bulur. Geyik kaçtıkça Halil kovalar. Geyik Çobanaldatan kuşu gibi Halil’e oyun oynayıp onu peşinden sürüklemektedir. Ve son noktaya varılır. Halil uçurumun dibindedir. Fark etmeksizin adım atarken uçurumun dibini boylar. Geriye ise bu ağıt kalır.